Kafirlere Bakışımız ve Görevlerimiz
Ali Rıza Demircan 2022-06-08
Sözlükte örten anlamına gelen Kâfir, İslâm Dini’nin iman esaslarının bütününü veya bir bölümünü örten, bir diğer ifadeyle kabullenmeyen kişidir.Örneğin o,Allah’a-Âhiret Günü’ne, Peygamberlere ve onların Tebliğ ettiği Mukaddes Kitaplar’ın tümüne veya bir kısmına iman etmeyen ya da Kur’ânî kuralların insan hayatını yönlendirmesi gerektiğine inanmayan kimsedir.Káfiri kısaca müslüman olmayan kişi olarak da tanımlayabiliriz.
Kâfir,Allah’ın yaratıcı,yaşatıcı,yasakoyucu,sorgulayıcı, mükâfatlandırıcı ve cezalandırıcı egemenliğini örttüğü gibi O’nun insan olarak kendisine verdiği güzelliği, yüceliği, sorumluluğu ve ebedîliği de örten kişidir.Bu sebeple de o, Kur’ân dilinde yaratılmışların en şerlisidir ve ebedî Cehennem’liktir.
Kur’ân gerçek mü’minleri Kâfirlere karşı Eşidda/E’izze olarak tanımlar.
1- Ancak bu kelimeleri lügat manalarından hareketle anlamlandıramayız.Bir diğer ifadeyle bize yüklenen görevleri belirleyemeyiz.Bu sebeple Kur’ân’ın konu ile ilgili muhtevasına bakmamız
gerekir.
Kur’ân, Kâfir fertlerive toplumları hukûken andlaşmalı olan ve olmayan, haklara ve hürriyetlere tecavüz eden ve etmeyen, temelde vahye inanan ve inanmayan, mü’min görünümü veren ve vermeyen şeklinde ayırmakta
ve bu ayırıma göre görevler yüklemektedir.
Andlaşmalı kâfirler
A- İnancı ne olursa olsun İslâm, müslümanlarla hukûki andlaşmalar yapmış olan bütün kâfirlere karşı andlaşma hükümlerinin yerine getirilmesini emreder.Kur’ân’ın akitlerin ve sözleşmelerin
uygulanması şeklindeki genel nitelikli emirleri2 yanı sıra konumuzla
alâkalı özel emirleri de bunu âmirdir.
Tevbe sûresinin 4. âyetinde “Kâfirlerle olan andlaşmanıza, üzerinde anlaştığınız süre doluncaya kadar bağlı kalın (ve bilin ki) Allah, yalnızca kendisine karşı sorumluluk bilincinde olanları sever.” buyrulurken Enfal sûresinin 61.âyetinde de şöyle buyrulur:
“Eğer onlar barıştan yana eğilim gösterirlerse, sende barıştan yana
ol ve Allah’a güven, çünkü O, gerçekten her şeyi işiten, herşeyin aslını bilendir.”
Haklar ve hürriyetlere saygılı kâfirler
B- Andlaşmalı olmayan fakat yurt dokunulmazlığı, vicdan ve din hürriyeti gibi temel haklar ve özgürlüklere doğrudan veya aleyhte ittifaklar oluşturarakdolaylı birşekilde tecavüzde bulunmayan kâfirlere karşı İslâm’ın dolaylı olarak yüklediği görev maddî ve manevî yardım, hukûki ve ekonomik adâlettir.
Mümtehıne Sûresi Âyet 8:
“İnancınızdan ötürü size karşı savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan sürmeyen (kâfirlere) gelince, Allah onlara yardım etmeniz ve adâletle davranmanızı yasaklamaz, çünkü Allah adâletli davrananları sever.”
Haklara mütecaviz olmayan kâfirlere şu veya bu şekilde duyulacak karşıtlık yardıma engel kılınabilir.Ancak adâlete mani kılınmaması Kur’ân’ımızın buyruğudur.3
Saldırgan kâfirler
C-Saldırgan olan meselâ yurdumuza saldıran veya ağır baskılar uygulayarak İslâmî kurallara göre yaşamamızı engelleyen kâfirlere karşı görevimiz ise onlara savaş açmak ve aşırıya gitmeksizin yaptıklarına bire bir karşılık vermektir.Kur’ân ve Sünnetteki silahlı cihadla ilgili bütün onaylayıcı ve görevlendirici emirler mütecaviz kâfirlere yöneliktir.Sunacağımız âyetler bu gerçeği açıklamaktadır.
Hac Sûresi Âyet 39: “Kendilerine haksız yere saldırılan kimselere (savaşma) izni verildi.Şüphesiz Allah onlara yardım edecek güçtedir.”
Nisa Sûresi Âyet 91: “...Onlar sizi bırakmaz, sizinle barışa yanaşmaz
ve üstünüzden ellerini çekmezlerse, onları gördüğünüz her yerde yakalayın ve öldürün.İşte size kendileriyle açıkça (savaşma) izin verdiklerimiz bunlardır.”
Bu arada değil haklar ve hürriyetlere saldıran kâfirlere, saldırgan mü’minlere bile savaş açılabileceğine Kur’ân’ımızın onay verdiği bilinmelidir.4
Ehl-i Kitap kâfirler
D-İlâhî vahye inananfakat tahrife uğratılmış kutsal kitapları çizgisinde Tevhid inancından ve bu inanca dayalı hayat tarzından sapan Yahûdiler ve Hıristiyanlar gibi Kur’ân’ın Ehl-i Kitap olarak tanımladığı düşmanlık ve tecavüzlerden beri kâfirlere karşı görevimiz yukarıda açıklandığı gibi hiç şüphesiz yardım ve adâlettir.Ama onların ayrıcalığı da vardır.Onlardan İslâmî yönetim altında bulunanların can, mal, ırz, konut ve din gibi bütün insan hakları ve hürriyetlerini içte ve dışta korumak da görevimizdir.Ayrıca materyalistlerin ve insanları insanlar üzerinde ilahlaştıran modern putperest sekülaristlerin aksine onların kestiği hayvanlardan yiyebilir, kadınlarıyla da evlenebiliriz.5
Müslüman görünümlü kâfirler
E- İslâm Toplumu’nda yaşadıkları, müslüman isimleri taşıdıkları ve de müslüman olmadıklarını açıkça deklare etmedikleri için müslüman olarak bilinen kâfirlere karşı görevimiz ise kalbi inkârlarını açığa vurmadıkça onları, bütün hakları ve özgürlüklerine saygı gösterilmesi gereken müslümanlar gibi değerlendirmektir.
Özellikle Tanzimat’tan beri eğitimde, siyasette, hukukta ve sosyal hayatta sürdürülen sekülaristleşmenin (dünyevileşmenin) neden olduğu
bu bilinçli ve bilinçsiz kâfir tipi giderek artmaktadır.
İslâmî literatürde münafık olarak isimlendirilen bu kâfir tipler Hak ve Batıl’lar arasında gidip gelen en karanlık ve aşağılık tiplerdir.
Çift yönlü yaşadıkları için genelde bulundukları toplumlarda etkinleşebilen münafıklar, İslâm toplumları için en büyük problemi oluşturmaktadırlar.Çünkü onlara gerekli manevi tavır konulamamaktadır.Kur’ân onların âkibetini şöylece açıklar.
Nisa Sûresi âyet 145: “Şüphe yok ki, Münafık kâfirler ateşin en dibine atılacaklar ve sen onlara yardım edebilecek birini bulamayacaksın.”
Yukarıda yapılan açıklamalar çizgisinde kâfirleri sınıflandırmadan kâfirlere karşı Kur’ân ve Sünnetin yaklaşımını ve yüklediği görevleri kavramamız mümkün değildir.
Kur’ân’ımızın değişik sûrelerindeki “Kâfirlerle savaşılması, onlara karşı şiddet gösterilmesi ve bulundukları yerde öldürülmeleri..”6 anlamlarındaki yalnızca ve sadece saldırgan kâfirlere yönelik âyetleri ise hiç mi hiç anlamak mümkün değildir.
Kur’ân penceresinden bakıldığında Kâfirlerle iç içe yaşadığımız açık bir gerçek olduğuna göre onları ayrıntılı bir şekilde tanımalıyız ki onlara karşı Kur’ân’ın gerektirdiği şekilde Eşidda ve E’izze; olabilelim.
Daha açık bir ifadeyle özelliklerinin gerektirdiği biçimde onlara karşı andlaşmalara bağlı, adâletli, yardımcı, koruyucu veya savaşçı olabilelim. Cuma Mesajı’mızı Âyet meâlleri ile bitiriyorum:
“Gerçek şu ki (bütün kanıtlara rağmen) Hakikatı inkâra şartlanmış olan
Kâfirler-ister geçmiş vahyin mensuplarından, isterse Allah’tan başkasına
da ilahlık yakıştıranlardan olsunlar-kendilerini Cehennem ateşinde kalıcı bulacaklar, onlar bütün yaratıkların en şerlileridir.
İman edip doğru ve yararlı işlerde bulunanlar, işte onlar da bütün yaratıkların en hayırlılarıdır.”7
Yorum Sayısı : 0